Isınma Küçük, Sonuç Büyük
İklim değişikliği hâlâ “birkaç derece” diye anlatılıyor.
Oysa doğa doğrusal çalışmaz. Aliometrik çalışır. Küçük bir itme, sistemi bambaşka bir yere taşır.
Atmosfer bunu bize açıkça gösteriyor.
Neden Yağış Rejimi bozuluyor ve Kuraklık artıyor ?
Ekvator çevresinde yükselen hava, yukarıda yayılır ve 30 derece enlemleri civarında aşağı iner. Bu büyük dolaşıma Hadley hücresi denir. Çöllerin yerini belirleyen mekanizma budur. Son yıllarda bu hücrenin genişlediğini artık ölçebiliyoruz.
Bu genişleme Akdeniz ve Türkiye için net bir anlama geliyor: Bölge, daha sık kuru ve alçalıcı hava etkisine giriyor. Yağış azalıyor, kışa sıkışıyor, yaz kuraklığı uzuyor. Bu tabloyu son yıllarda sahada daha net görüyoruz.
Peki aynı dönemde Ortadoğu’da neden zaman zaman şiddetli yağışlar oluyor?
Çünkü aynı sistem, üst seviye rüzgârlarla etkileşip geçici dinamik boşluklar yaratıyor. Soğuk hava bu boşluklardan sarktığında, normalde kuru olan alanlar kısa sürede aşırı yağış alabiliyor. Yani artan şey yağmur değil; enerji ve düzensizlik.
Ve kar meselesi…
Türkiye’de kar bitmiyor; istikrarını kaybediyor frekans azalıyor. Güçlü blokajlar nadir hale geliyor dolayısıyla soğuk hava artık zor geliyor, kısa kalıyor. Kar daha seyrek yağıyor, geldiğinde yoğun oluyor ama yerde uzun süre tutunamıyor. Bu, güçlü kış değil; zayıflayan kış demek.
Asıl kayıp beyaz görüntü değil.
Asıl kayıp, karın suyu yavaş yavaş toprağa verme yeteneği.
Kar azalınca sadece barajlar değil, gelecek yazlar boşalıyor.
IPCC raporları yıllardır aynı şeyi söylüyor:
Eski iklimin ortalaması bitti. Yeni iklim, uçlarla çalışıyor.
Bu bir felaket anlatısı değil.
Alışma-Adaptasyon süreci.
Nasıl Yol İzlenmeli ?
IPCC senaryoları ülkemiz için net bir tablo çiziyor: Daha uzun kurak dönemler, daha kısa ve düzensiz yağışlar. Bu şartlarda çözüm daha fazla su aramak değil, suyu doğru yönetmek. Tarımda ürün deseninin iklim gerçeklerine göre yeniden planlanması, suyu çok isteyen alışkanlıklardan vazgeçilmesi artık zorunlu. Ekonomide ise iklim riski, üretimden sigortaya kadar tüm planlamanın parçası olmalı. İklimi hesaba katan kazanır; bu ülkemizin geleceği için başka yol yok.
Not: Bu topraklar bizim evimiz. Suyuna, toprağına sahip çıkan, yarınını da sahiplenmiş olur.

İklim değişikliği hâlâ “birkaç derece” diye anlatılıyor.
Oysa doğa doğrusal çalışmaz. Aliometrik çalışır. Küçük bir itme, sistemi bambaşka bir yere taşır.
Atmosfer bunu bize açıkça gösteriyor.
Neden Yağış Rejimi bozuluyor ve Kuraklık artıyor ?
Ekvator çevresinde yükselen hava, yukarıda yayılır ve 30 derece enlemleri civarında aşağı iner. Bu büyük dolaşıma Hadley hücresi denir. Çöllerin yerini belirleyen mekanizma budur. Son yıllarda bu hücrenin genişlediğini artık ölçebiliyoruz.
Bu genişleme Akdeniz ve Türkiye için net bir anlama geliyor: Bölge, daha sık kuru ve alçalıcı hava etkisine giriyor. Yağış azalıyor, kışa sıkışıyor, yaz kuraklığı uzuyor. Bu tabloyu son yıllarda sahada daha net görüyoruz.
Peki aynı dönemde Ortadoğu’da neden zaman zaman şiddetli yağışlar oluyor?
Çünkü aynı sistem, üst seviye rüzgârlarla etkileşip geçici dinamik boşluklar yaratıyor. Soğuk hava bu boşluklardan sarktığında, normalde kuru olan alanlar kısa sürede aşırı yağış alabiliyor. Yani artan şey yağmur değil; enerji ve düzensizlik.
Ve kar meselesi…
Türkiye’de kar bitmiyor; istikrarını kaybediyor frekans azalıyor. Güçlü blokajlar nadir hale geliyor dolayısıyla soğuk hava artık zor geliyor, kısa kalıyor. Kar daha seyrek yağıyor, geldiğinde yoğun oluyor ama yerde uzun süre tutunamıyor. Bu, güçlü kış değil; zayıflayan kış demek.
Asıl kayıp beyaz görüntü değil.
Asıl kayıp, karın suyu yavaş yavaş toprağa verme yeteneği.
Kar azalınca sadece barajlar değil, gelecek yazlar boşalıyor.
IPCC raporları yıllardır aynı şeyi söylüyor:
Eski iklimin ortalaması bitti. Yeni iklim, uçlarla çalışıyor.
Bu bir felaket anlatısı değil.
Alışma-Adaptasyon süreci.
Nasıl Yol İzlenmeli ?
IPCC senaryoları ülkemiz için net bir tablo çiziyor: Daha uzun kurak dönemler, daha kısa ve düzensiz yağışlar. Bu şartlarda çözüm daha fazla su aramak değil, suyu doğru yönetmek. Tarımda ürün deseninin iklim gerçeklerine göre yeniden planlanması, suyu çok isteyen alışkanlıklardan vazgeçilmesi artık zorunlu. Ekonomide ise iklim riski, üretimden sigortaya kadar tüm planlamanın parçası olmalı. İklimi hesaba katan kazanır; bu ülkemizin geleceği için başka yol yok.
Not: Bu topraklar bizim evimiz. Suyuna, toprağına sahip çıkan, yarınını da sahiplenmiş olur.

